KIBLESİ İNSAN OLANLAR:
Alevi inanç ve ibadetinde Kadının yeri:
Alevi inanç ve ibadetinin merkezinde yalnız insan vardır, kadında insandır. İnanç penceresinden kadın ve erkeğe ayrı bakılmaz, aynı nazar ile bakılır.
Kendi noksanını görüp arif ol,
Kimsenin ayıbını gözetme gönül,
72 millete aynı nazar ile bak,
Hak sevmiş yaratmış söz etme gönül
Alevi öğretisinin temelinde insana saygının özü yatar. Bu saygı , insan Tanrı (Hak )beraberliği inanışının yansıması ve ibadetin özüdür.
Alevi inancında kadınlar üzerinde hiçbir baskı yoktur. Alevi kadını yerine göre anadır, sevgidır,eşitir, bacıdır.
Sünni geleneklerinde olduğu gibi tesettür şeklinde kapanma kuralı yoktur. Açık başla toplantılara katılarak, On iki Hizmette görev alabilirler. Oyu ve onayı vardır. Kadınlar, özgürce fikirlerini söyleyerek tartışmalara katılma ve eleştiri haklarına sahiptirler.
Tarihte çok sayıda ozan, şair, felsefeci hatta önderlik yapan Alevi kadını vardır. Alevi kadınlarının, 13. Yüzyılda Anadoluda ‘’ Bacıyan’’ örgütünü kurarak toplumsal mücadelede aktif olarak yer aldıklarını görüyoruz.
Alevi gelenegi çok evliligi yasaklamıştır. Haksız yere kadın boşayanlar ‘’düşkün’’ sayılarak toplum dışına atılırlar.
Alevi kadını toplumsal yaşamın her alanında kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirerek çalışmalarını sürdürmektedirler.
Alevi inancında bireyler cinsiyetlerine göre değil, niteliklerine göre önemlidir. Cemlerde de kadın erkek ayırımı gözetilmez.
Kadın erkek birlikte ibadet eder.
Alevilikte Hz. Ali’nın karısı Hz. Fatma’ya duyulan saygı ve hürmetin altında da yine aynı gerekçe yatmaktadır.
Alevi Bektaşi inancına göre Tanrı, herkese karşı eşit mesafede olup, ibadet herkese açıktır. Tanrı’nın karşısında insanlar, kadın ya da erkek değil can olarak bulunmaktadırlar. İbadet esnesında insan, Tanrı’nın karşısındadır. Tanrı (Hak ) katında insan, zaten kendi bedeninden çıkıp ruh yani can olrak bulunmaktadır.
Alevi inancında hiçbir cinsiyetin kutsallığından bahsetmek ve birini diğerinden üstün tutmak mümkün değildır.
Alevi inancında erkeğin veya kadının kutsallığından çok ‘’er’’ mertebesine ulaşan insanın kutsalığı söz konusudur. Bu dereceye kadın ya da erkek kim gelirse gelsin kutsallaştırılır.
Hasan Kılavuz/ Mersin Cem evi
Bu nedenle bu yüce inanç tek bir cinsi kendine merkez aldığını söylenemez. Eger kişi, bilgisi ve yaşantısı ile inanç içerisinde ilerlemiş ise, ister kadın ister erkek olsun, sıradan insanlardan daha üst seviyededir.
Alevi inancına göre her olgunluk seviyesine gelenin cinsiyetine bakılmadan en üst makama kadar gelebildiğinin bir başka örneği Kırklar arasında kadınların da bulunmasıyla kendini göstermektedir.
Kırklar arasında yalnız erkekler değil kadınlar da bulunmakta olup , bunlardan 23’ünün erkek, 17’sinin kadın olduğuna inanılmaktadır. Kırklarla ilgili yaygın inançlardan biri Fatma Ana’nın da onların içinde olduğudur.
Yine cemdeki süpürgecinin okuduğu gülbankta ‘’ biz üç bacıydık kırklar meydanında süpürgeciydik ’’ diye bir bölüm de onların kırkların içinde olduğunu göstermektedir.
Aleviliğin en üst makamı olduğuna inanılan bir yerde kadınların bulunduğuna inanılırken; dünyevi bir özellik taşiyan ibadetlerde kadına karşı ayırımcı yaklaşım asla gerçekçi olamaz.
Bazı bölgelerde farklılıklar arz etmesine rağmen cemlerdeki görevlerin birçoğunda kadınların da görev aldığı görülür. Kadınlar, cem esnasında erkeklerle birlikte posta oturmak ve cemin yürütülmesini sağlamak dahil bütün görevleri yerine getirmektedir. Bu konuda Tunceli yöresinde Seyit sabun ocağından Elif ana, Plümür Tasni yöresinde Hatun ana,Cemal abdal ocağından Yemiş ana, bunlar dedenin olmadığı zaman zakirleri yanına alarak taliplerin cemlerini yürütüp lokmalarına dua vermişler. ( 1938 yılında dersimde alevi seyitlerinin sürgün ve kıyımında Ana’ların bu hizmetleri yaptığına çok rastlanmıştır) Tokat yoresinde Hubyar Sultan ocağından Anşa Bacı’nın kendi sağlığında hayli hizmetleri olmuştur. Yine Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşamış olan Sivas Çamşık yöresindeki dede soylu Ana’lar posta oturup cem yönetmişler. Hüsyin gazi Metin dedenin büyük annesi olan Fatma Ana’nın ceme geldiginde dedelerin postu ona bıraktıkları halen söylenmektedir. Hüseyin Abdal ocağından İsaf Ana (İnsaf ) ve Ela Ana posta oturmuşlar ve o günün koşullarında erkan yürütmüşler. Hiç bir zaman talibi bilmezin eline bırakmamışlar.
Yine günümüzde görevini devam ettiren Denizli merkeze bağlı Uyanık köyündeki Sultan Battal, posta oturarak hizmet yürütmektedir. Hacı bektaş’taki Çelebilerin onayı ile Sultan Battal, Denizli Abdalların 56 senedir cem hizmetini posta oturarak yerine getirmektedir.
Rahber hizmetinin aslında kadınlara ait bir hizmet olduğu Bektaşi uygulamalarından anlaşıliyor. İnanca göre, mürşit talibin yol babası, rehber ise yol anası olarak kabul edilir. Alevi Bektaşilerin Trakya bölgesinde , kadınlar rehber hizmeti yapmaktadır.
Hasan Kılavuz / Mersin Cem evi
Cemlerde zakirlik hizmetini üstlenen kadınlarda hayli fazladır.Sivas Çamşık’ta, Hüseyin Abdal ocağında ,Yörükan da, Yine Bulgaristan’daki Aleviler arasında cemlerin yürütülmesinde ve deyişlerin saz çalınarak okunmasında kadınların eşlik ettiği bilinmektedir.
Sosyal hayatta kadının rolü büyüktür. Örneğin aileler arasındaki kimi kavgalarda dede hanımları, başlarındaki baş örtülerini kavga meydanına atıklarında kavgaya derhal son verilirdi. Bu atılan örtü Fatma Ana’yı temsil etmekte olup onun yoldan gelen Ulu’luğuna inanmaktı. Bu durumdaki örneklere Çorum ve Tunceli yöresindeki aleviler arasında son dönemlere kadar raslanmaktaydı.
Aleviler arsında tek eşlilik esastır. Çok sınırlı sayıda da olsa çocuğun olmaması durumunda çift evli örneklerde vardır.Bu evliliklerin tamamında ya ağır durumdaki kadınların hastalığı ya da uzun süre çocuğunun olmaması temel nedendir. Bu uygulamalarda bile kadının rızalığı mutlaka şarttır.
15. yüzyıldan itibaren eski cönklerde Alevi Bektaşi kadın şair ve ozanlarına raslamak mümkündür. 15. Yüzyılda Hafız hatun, Leyla Hatun; 16. Yüzyılda Laima Hatun, Havva Hatun, Durriye Hatun; 17. Yüzyılda Sakine Hatun, Latife Hanım; 18. Yüzyılda Sakine Hatun, Leyla Hatun, Kaduncuk Hatun, Meryem Hatun; 19. yüzyılda Şah Sultan, Nazimiye Hatun, Şeref bacı hayriye Bacı, Afife Bacı, Havva Ana ve diğerleri. Cumhuriyet yıllarında onlarcasının adını yad etmek mümkün.
Hacı Bektaşı Veli Hazretleri; Kadına sadece erkeğin karşı cinsi olarak bakmamış, diger yarısı olarak görmüştür. Sayfalarca anlatılabilecek ifadeyi o büyük Veli, bir dörtlükte ne kadar öz anlatmıştır.
Erkek, dişi sorulmaz muhabbetin dilinde.
Hakkın yarattığı her şey, yerli yerinde.
Bizim nazarımızda kadın, erkek farkı yok.
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde.
Alevilikte ve Bektaşilikte kadına ‘’Bacı’’ denir. Mürşitlerin eşlerine de ‘’Ana Bacı’’ Dedebaba eşine de ‘’Anabacı Sultan’’ denir. Bu güzel deyimler kadına verilen önemin ifadesidır.
Alevi bektaşi yol geleneginde, inanç kurallarında kadının kestiği yenir.
Kadın erkekleriyle birlikte savaşa katılır. Alevilikte savaşta düşmanın karısı ve kızı ganimet olarak alınamaz. Bektaşi ve Alevi semahlarında kadın ve erkeğin bir arada semah yapmaları bu tekke ve dergahları bir aile ocağı haline getirmiştır. Ahlak ve edebin daha da gelişmesine yarar sağlamıştır.
Alevilikte kadın bacıların sanat ve edebiyata katkılarının büyük olduğu ve oldukça üretken oldukları şiir ve yazılarından öğreniyoruz.
Benim derdim gibi derde
Giriftar olmasın kimse
Ko.ben derdimle yanayım
Haberdar olmasın kimse ( Emine Bacı )
Hasan Kılavuz / Mersin Cem evi
Kadın, İslam dinine göre sınırlı bir varlıktır. Yaratılış bakımından erkekten sonradır. Tanrı önce Âdem’i yaratmış, onun yalnız kaldığını ve canının sıkıldığını görünce, ona eş olarak Havva’yı yaratmıştır. Balçıktan yoğrulup yaratılan
Âdem ‘e Tanrı kendi ruhundan üflemiş, can vermiş, dirilik bağışlamış. Havva, Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Başlangıçta Havva, Âdem cennetteydiler, mutluydular, bütün acılardan, sıkıntılardan, uzaktılar. Tanrı onları cennete gönderdikten sonra, cennet bahçesinde bulunan ‘’Yasak elma ‘’yı yememelerini, suca batacaklarını buyurmuş. Ancak ‘’ Şeytan’’ onları kandırmış, ‘’Yasak elma’’yı yemişler. İlk sucu işleyip cennetten kovulmuşlar. Bütün anlatılan bu hikayeler Tevrat’ta yazılıdır ve Tevrattan Kur’an’a girmiştır.
İslam dininin anakonularından biri olmuştur. Tevrat’tan kurana geçen bu hikayede ilk kadın Havva kolay aldanan, kolay kanan, erkeği suç işlemeye iten, kandıran, yaradılışı bile ekeğin bir bölümünden olan, erkekten daha az önem taşiyan bir yaratıktır. Daha başlangıçta erkeğe eşit değildır.
Başta ‘’Nisa Sûresi ‘’ olmak üzere Kur’an’ın birkaç yerinde kadından, onun toplum içindeki yerinden , görevinden, yetkilerinden, davranışlarından, yapması gereken işlerden söz edilir, öneriler verilir, yollar gösterilir.
İslâm dininde erkeğe oranla çok daha az önem taşiyan bir varlıktır. ‘’miras’’ konusunda erkeğe eşit değildır. Bir olayda tanıklık etmek gerekirse, ancak iki kadın tanık bir erkeğin yerine geçebilir. Toplum kurumlarında kadın görev alamaz. Kadın halife seçilemez, seçemez, seçimlere katılamaz. İmam olamaz, minarede ezan okuyamaz. Erkeğin kadını boşama yetkisi vardır. Kadının erkeği boşama yetkisi yoktur.
Kadınla ilgili bu gelenek ortadan kalkmamış, ‘’Şeriat’’ın egemen olduğu bütün kurumlarda kesinlikle uygulanmiş, uygulanması istenmiştır.
Alevilikte kadının apayrı bir durumu vardır. Aleviliğin yayıldığı yörelerde kadına kısıtlayıcı, sınırlandırıcı, yasaklayıcı koşullar yoktur.
Özelikle kaç- göç eve kapanma, kimseye görünmeme, ağızsız dilsiz bir yaşam sürme geleneği, gerekliliği ortadan kalkmıştır, Alevi inanç geleneginde böyle bir uygulama yer bulamamıştır.
Kadının ayrı bir kutsallığı, saygınlığı vardır.
Alevilikte kadının üç durumu vardır.
a – kadının yaş durumuna, evdeki, toplumdaki yerine göre ana ‘dır. Ona bütün canlar ana derler.
b – Kadın kocasının, erkeğinin yanında eş’tir. Burda karşılıklı saygı sevgi temeldir, inanç gelenegidır.
c – Üçüncü durumda kadın bacı’dır. Eşinin dışında bütün canlarla kardeştir.
Kadın, sunnilik’in koyduğu bütün yasakların baskıların dışındadır bağımsızdır, oyu ve onayı vardır. Erkeğin yanında bir gölge bir tarla değildır.
Alevlikte ‘’ana’’ kutsal bir kavramdır, onun kendi sınırları içinde bir dokunulmazlığı, saygınlığı vardır. Alevilik’te, şiire ve deyişe büyük önem
Hasan Kılavuz / Mersin / Cem evi
verildiğinden, tekke ve ocaklarda nefesler okunup şiirli muhabbet toplantıları ve törenler düzenlendiğinden bir çok kadın ozanlar yetişmiştır.
Yedi büyük Ulu Ozandan biri olan Pir Sultan Abdal’ın bir deyişinde Alevi kadınına olan saygı ve muhabbeti şöyle ifade ediyor.
Kendisi okur da kendisi yazar
Hak hilal kaşına eylemiş nazar
Senin akranların cennette gezer
Huridir hey benli dilber huridır ( Pir Sultan )
Alevi Bektaşi toplumunda ‘’Güzide Ana’’ Şehit Feyzullah Çelebi’nin kızıdır. 18.yüzyılda yaşamıştır. Mezarı Hacı Bektaş Derğahındadır.
İleri düzeyde edebiyat ve felsefe eğitimi gördüğü ürettiği şiirlerinde anlaşıliyor.
İyi bir gözlemci ve gerçekçi, ileriyi gören, akıllı, dengeli ve başarılı bir ozan olan Güzide Ana , Tarikat yol ve kuralları çok iyi bilen biri, Softa ve yobazların dini istismar edip kulananların karşısında korkusuz onları elleştiren biridır. Toplumsal ve sosyal konuları şiirlerinde işler, kendine özgü buluşları ile şiirine bir güzellik katar.
Sana bir nasihatım var
Gel yanıma hele kardaş
Uzakta arayıp durma
Gitme ilden ile kardaş
Dinle okunan fermanı
Bulasın derde dermanı
Terse savurma harmanı
Tane gider yele kardaş ( Güzide Ana )
Her inançta kadının bir yeri vardır, bazı inançlarda onun sınırları dini kurallar çerçevesinde çizilmiştır, Alevi inancında kadın daima önde ve Erkek kadının gerisindedir. İnancı hayatın her alanında yaşarsan böyle . Ama farklı yaşar inancı geri plana atarsan, gelenekleri bu yüce inançla yoğurmazsan şeriatın bağnaz kurallarından dahada tutucu ve gerici duruma düşersin.
Alevi Mitolojisi kadını kutsal bir hale getirmiştır.’’ Yuvayı yapan dişi kuştur’’ atasözü Alevilerde tam anlamını bulmuştur. Kadın = Ev sayılır. Kadın almaya ‘’Evlenmek’’ denir. Aile ocağını daima şen tutan kadındır.
Cümle canlara aşk olsun.
Kaynakça:
Nejat Birdoğan : Anadolunun Gizli Kültürü Alevilik.
Haşim Kutlu : Kızılbaş Kadın
İsmet Zeki Eyüboğlu : B. Y. Bektaşilik
Doç. Dr. Bedri Noyan : Bektaşilik Alevilik Nedir.
Cemşit Bender : Kürt Uygarlığında Alevilik.
İsmail Özmen : Alevi Bektaşi Antolojisi