ALEVİLERDE MUHARREM VE KERBELA
Bu kutsal ayda bizi yan yana getiren duyguya aşk olsun,
Aşk olsun o sevgiye ki,
Rengine, diline, dinine, bakmadan bütün insanlığı kucaklar.
Muharrem ayı,
Matemi,
Aşure bu matemin sonundaki kurtuluşu simgeler.
Aşure bin yılların uygarlıklarından süzülerek gelen,
Anadolu ve Mezopotamya topraklarında mayalanan, Alevi Bektaşi inancının değişmeyen geleneğidir.
Bu coğrafyadaki tüm etnik kimliklerin geleneğinde ve yaşamlarında vardır.
Her kesimin kendi inancına, yaşam biçimine ve mitolojisine göre aşure anlayışı oluşmuştur.
Adem Peygamberden beri mitolojik olarak anlatılıp gelen bu gelenekte,
Muharrem ayı:
Dileklerin kabul edildiği, mücazatların meydana geldiği,
Dara düşen bütün Peygamberlerin kurtuluşu Muharrem ayında olduğuna inanılarak bu güne gelinmiştir.
Bu ayda tutulan oruca şükür orucu denilmiş.
Kurtuluş ayı olarak bilinir.
Aşure hep birleştirici ve paylaşmanın simgesi olmuştur.
Muharrem denilince akla Kerbelâ ,
Kerbelâ denince akla Hz. Hüseyin gelir.
Ehlibeyti sevenler tarafından,
Her haksızlığın ve adaletsizliğin önüne onun adı dikildi.
Bir isyan olarak onu sevmemek,
Bir kıyım olarak ona yanmamak elde değil.
Hz. Hüseyinin teslimiyeti red eden direnme ruhu, Kızılbaş Alevi yol ulularında hep var olmuştur.
Bağdat’a enel Hakk diye haykıran Halaç’ı Mansur da,
Malya ovasında eriş Pirim eriş diyen, Baba İshak’ta, Baba İlyas’ta,
Halep’ derisi yüzülen Seyit Nesimi’de,
Kızıl ırmak boylarında Pir Sultanda,
Nurhak yaylasında Kalender Çelebide hep var oldu.
Bu Alevi Bektaşi dervişleri haykırarak söylemişler,
Ey vefasız kavim,
Şehri binayı viran etiniz,
Kerbelâ sahrasını zülüm ile al kan etniz,
Ne yapsın Hatayi, dünyayı zindan etiniz
Sevmek böylemidir Hz. Peygamberi,
Hem cigerparesi çeşmi nuru Haydar’i.
Alevi Pirleri bu vefasızlığı yapanları af etmediler!
Çünkü Kerbelâ büyük bir acının adıdır.
Kerbela olayından sonra Anadolu Alevi Bektaşileri bu ayda tutulan şükür orucuna matem orucu demişler.
12 gün olarak tutukları bu oruca on iki imam orucu deyip 12 İmama izafe etmişler.
1339 yıl önce Peygamberin torunlarına yapılan bu zulmü kabullenmeyen Aleviler ,
Onlara duydukları sevgi ve muhabbeti,
Nefeslere, deyişlere, mersiyelere, ağıtlara işleyerek günümüze kadar getirmişler.
İslam tarihinde bir kırılmadır ve tarihte gerçekleştirilen en büyük kıyımlardan birisidir.
Bu katliam İslam da safları netleştirmiştir.
Hz. Hüseyin insanlığa, inandığı dava uğruna gözünü kırpmadan ölüme gidişin, özgürlüğün bedelsiz olamayacağının bilincini vermiştir.
Zalim ile mazlum arasındaki çatışmada KERBELÂ!
Mazlumların safını oluşturuyor.
Ezen ve ezilen arasındaki mücadelede kerbelâ ezilenlerin mücadelesini yansıtır.
Ehlibeyti seven yol ehli canlar,
Dünün kerbelâ sı bugün de vardır,
HZ: Hüseyin’e talip olanlar ,
Dünün Kerbelâ sı bugün de vardır,
Kerbelâ iyi ile kötünün, zalim ile mazlumun,
Lahnetli ile kutsalın,
karanlık ile aydınlığın hesaplaşmasıdır.
Hz. Hüseyin burada kutsallığı, mazlumu, aydınlığı temsil etmektedir.
Kerbela nedir ?
Kerbela insan olmanın bilinci dır, insanlığı en geçerli değer gören insanın onurudur.
Mazlumların zalime karşı koyma gücü, itici enerjisidir.
Kerbelâ bir duruş olarak güç karşısında eğilmemek, ölümüne direnmektir.
Büyük insanlığın birleştirici simgesi dır, haksızlığa başkaldırıdır.
Cesaretin, mertliğin, yiğitliğin, yürekliliğin ete kemiğe bürünmesidir.
Hz. Hüseyin’in ve yanında bulunan insanların, insanlığın geleceği için bedel ödemesidir.
Kültürel ölümsüzlükle , sevenlerinin bilincinde, gönlünde Hz. Hüseyin’in her an yeniden doğuşudur.
Kerbelâ : ortak aklın, ortak vicdanın, ortak duyunc’un sesidir.
Bu ses adaletsizliğe, zalimce duruşlara, haksızlığa, yolsuzluğa, açlığa, nefrete, öfkeye , bencilliğe karşı duruşun sesidir.
Kerbelâ da kendisine en yakın 72 ehli beyit gönüldeşiyle birlikte en acımazsız bir şekilde şehit edildiler.
Eğer zalimin zulmü varsa, mazlumunda, cesareti, onuru, erdemi, haysiyeti saygınlığı vardır.
Unutulmasın ki bu değerler en güçlü zalimlerin saltanatını yerle bir eder.
İşte bu hakkın bükülmez kolu dönmez yüzüdür.
Siyaset ve iktidar hırsıyla Peygamber torunlarını bile kılıçtan geçirebilecek kadar vefasızlığını gösteren acı bir tecrübenin yıl dönümüdür.
Hz. Hüseyin hak ile batılı biri birinden ayıran çizgidir.
Çağdaş firavunlara karşı bir Musa,
Nemrutlara karşı bir İbrahim’dir.
Değerli canlar, Aziz Misafirler:
Biz Aleviler olarak diyoruz ki Muharrem ayı, yan yana yaşayan halklar arasında kin ve nefreti hortlatacak bir üsluba dönüşmemeli.
Acının içinden yeni acılara yol olmayacak bir koridor açabilmenin fırsatı verebilmeli, ehli beyit’i sevenlere .
Dünyada ehli beyit’i sevenler Kerbelâ mağdurudurlar.
Onun için her muharremde hepimiz kerbelâdayız.
Hepimiz manen orada toprağa uzanan Hz. Hüseyin’in mübarek başını yere düşmesin diye kucaklamaya çalışanlardanız.
Onun için her Muharrem yastayız.
1998 yılından beri ülkemizdeki hükümetlerce başlatılan Diyanet işleri başkanlığı ile ilgili reform çalışmaları 20 yılı aşkın bir süreden beri Alevilerin inançsal sorunlarına bir çözüm bulamadılar veya bulmuyorlar.
Her ulus kendi dili ile dua eder, kendi dili ile ibadet eder.
Aleviler sözünde , sazında, tapınmasında, yakarmasında, Türkçe söylemiş, Türkçeyi yüceltmiştir.
Türkiye cumhuriyeti Laiktir !
Laik devlette;
Din devletin elinde değil , İnsanın vicdanında olur.
Laiklik, dinli ya da dinsiz olma hakkını eşit görür.
İnsanda en büyük hazine akıldır,
İnsan aklı Hukukun kaynağıdır,
Herkes kendi aklıyla evrensel hakikatlere ulaşabilir,
Devlet çatısı altında yer alan hiçbir din laik olamaz.
Dinler öz itibariyle, hoşgörüden yana dırlar,
Devlet sistemleri içerisinde bağnazlaşırlar, gaddarlaşırlar.
Laiklik işte bu nedenden dolayı bir erdemdir.
2016 yılında diyanet işleri başkanlılığında ( Mehmet Görmez )
Cem evleri bizim kırmızı çizgimizdir diye açıklamalar yaptılar.
Diyanet işleri başkanlığı Cumhurbaşkanlığına bağlandı.
Genel seçimlerde sayın cumhurbaşkanı bir konuşmasında Cem evlerinin yasal statüye kavuşacaklarını söyledi,
İlk 100 günden sora birkaç yüz gün geçti, ama biz unutmadık sabırla sonuçlanmasını bekliyoruz.
- Cem evlerimizin yasal statüye kavuşturulmasını istiyoruz.
- Alevilerin inanç merkezleri ile ilgili alınan Ulusal ve Uluslar arası mahkemelerin karalarının uygulanmasını istiyoruz.
- Nevşehir de ,Hacı Bek taş, İstanbul da ,Şah Kulu, karaca Ahmet, Eski şehirde, Hüseyin gazi,Tokatta Hubyar baba, Antalya da Abdal Musa dergahları, Alevi kurumlarına verilmeli
- Okullardaki din ve ahlak bilgisi derslerinin müfredat programlarını hazırlayan komisyonlara Alevi kurum temsilcileri,ve alevi akademisyenleri, kanaat önderleri çağrılmalı.
- Aleviler 16 Ağustosta kitlesel olarak Hacı Bek taştaydılar.
- Orhan Gazi döneminde 13 – 14 yüz yıl başı Mimar Yanko Madyan tarafından yaptırılırken Dergahın ana giriş kapısının alnında orijinal bir kitabe yazılıydı,
Burası Aşıkların Kâbesidır, Eksik gelen tamam olur, diye yazılı olan kitabe onarım var diye 41 yıl önce söküldü ve bir daha yerine asılmadı. Onun yerine Kültür bakanlığına bağlı müzeler müdürlüğünün ismi yazılı.
Tarihe karşı suç işleniyor.
Kültür bakanlığımıza
sesleniyoruz bu eksiklik derhal düzeltilsin,
Aleviler bunu unutmaz ve Pir Hünkar hiç af etmez.
Beklentimiz bu Ülkede camilere tanınan olanak ve imkanlar ile cami kadrolarına tanınan olanak ve imkanlar ne ise aynısını istiyoruz.
Değerli canlar:
Bu kutsal muharrem ayında cenabı haktan dileğimiz dır.
Başka topraklarda kerbelâ kurulmasın diye, başka günahsız canlar alınmasın diye bu ay bütün dünyadaki Alevi Bektaşiler yastayız.
Ülkemizde halkımız arasında kuşku ve güvensizliğin son bulmasını, kin, öfke ve nefretin sevgiye dönüşmesini,
Bu güzelim cennet topraklarda yaşayan tüm kimliklerin ve inançların biri birlerinin haklarına saygılı, kardeşçe el ele, barış içinde birlikte olmalarını cenabı haktan niyaz ederim.
Siz cümle canlara saygılarımı sunarım.
MERSİN CEMEVİ BAŞKANI PİR HASAN KILAVUZ